top of page

Kur'andan İkaz-(Orduları) Gökte Olanın Sizi Yere Batırmasından Emin mi Oldunuz?Mülk.16

  • Editör
  • 26 Nis
  • 7 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 27 Nis

A.Mülk.16.Mealler

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ 

ءَاَمِنْتُمْ مَنْ فِي السَّمَٓاءِ اَنْ يَخْسِفَ بِكُمُ الْاَرْضَ فَاِذَا هِيَ تَمُورُۙ

1 Kudreti ve emri, gökte bulunan, yüce olan mabudun, sizi yerle beraber batırmayacağından emin misiniz? O vakit görürsün ki o sakin yeryüzü, çalkanıp durmada, titreyip kıvranmada.[1]

2. Gökte olanın (melek ordularının, gök taşlarının, gezegen ve yıldızların yörüngesinden çıkıp Dünya’ya çarparak) sizi yerin (dibine) geçirmeyeceğinden nasıl emin olmaktasınız? (Oysa) O vakit bir bakmışsınız ki, o (yeryüzü) sallanıp-çalkalanmaktadır. [2]

3. Yoksa siz (yüce Arş’ı ve yönetimi) gökte bulunan Zâttan; O’nun (Kārûn’a yaptığı gibi) sizi yer(in dibin)e batırmasından (bir güvence aldınız da) emin mi oldunuz?! Sonra birdenbire o (toprak sizi içine alıp) şiddetlice hareketlenir.[3]

B.Önceki Ayetlerle İlişkisi. Mülk.15

هُوَ الَّذ۪ي جَعَلَ لَكُمُ الْاَرْضَ ذَلُولًا

 فَامْشُوا ف۪ي مَنَاكِبِهَا وَكُلُوا مِنْ رِزْقِه۪ۜ وَاِلَيْهِ النُّشُورُ

Yeryüzünü size boyun eğdiren O'dur. Şu halde yerin omuzlarında (üzerinde) dolaşın ve Allah'ın rızkından yeyin. Dönüş ancak O'nadır. [4]

   Bu ayet, yeryüzünün ve çeşitli nimetlerinin insanın emrine verildiğini ve insana itaat ettirildiğini belirtmektedir. Günlük hayatta alıştığımız için bu durum bize normal gelse de biraz düşünülürse durum hiç de öyle basit değildir. Yeryüzü, bizim gezip dolaşmamıza elverişli bir şekilde yer çekimine sahiptir. Depremler gibi her zaman görülmeyen olaylar dışında sakindir ve yol almaya müsaittir. Tavukların yumurtasından, ineklerin sütünden, arıların balından daha nice nimetlerden istifademize sunulmuştur. Bu gıdaların bizde allerji yapmaması da mucizedir. İşte bu durum ancak sonsuz kudret sahibi zatın kainata her an müdahalesi ile mümkündür. Mülk 15nci ayette, yeryüzünün boyun eğdirilmesi adeta (zımnen) üzerine binilip gezilen ve sahibini üzerinden atmayan ehil hale getirilmiş bir at gibi üzerinde gezinilmesi ve sakin kalması olarak düşünülebilir. Ancak, Mülk16ncı ayette olduğu gibi Allah (cc) istediği zaman işleri tersine döndürebilir ve (atın hırçınlaşıp sahibini yere çalması gibi) yeryüzündekileri yerin dibine geçirebilir.  Geçmiş kavimler (Lut kavmi gibi) bunun örnekleri ile doludur.

D.Sonraki Ayetlerle İlişkisi. Mülk.17-18

اَمْ اَمِنْتُمْ مَنْ فِي السَّمَٓاءِ اَنْ يُرْسِلَ عَلَيْكُمْ حَاصِبًاۜ فَسَتَعْلَمُونَ كَيْفَ نَذ۪يرِ

وَلَقَدْ كَذَّبَ الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِمْ فَكَيْفَ كَانَ نَك۪يرِ

Yoksa kudreti ve emri; gökte bulunan, yüce olan mabudun, size taşlar yağdıran bir rüzgar yollamayacağından emin misiniz? Derken yakında bilirsiniz nasılmış benim korkutmam. Ve andolsun ki onlardan öncekiler de yalanlamışlardı, derken nasıl da gelip çattı azabım. [5] 

   Mülk17nci ayette, 16ncı ayete benzer şekilde Allah'ın azabının bu sefer taş yağdıran bir rüzgar şeklinde olabileceği belirtiliyor. Nitekim, Fil hadisesinde buna benzer şekilde ebabil kuşlarının küfür ehli Ebrehe ordusunun üzerine taş yağdırması örneği vardır. Mülk18nci ayette ise azap şeklindeki bu hadiselerin sebebinin insanların Allah’ı inkar etmeleri (peygamberleri, ayetleri, dini yalan saymak) olarak belirtilir.

E.Mesele.1.”Gökte olan”dan maksat nedir?

… مَنْ فِي السَّمَٓاءِ  …

Göktekinin… Gökte olanın…

F.Razi, bu ayetten hareketle, müşebbihe (sapık) fırkasının Allah'ın (cc) kainatta bir yeri olduğunu söylediklerini belirtir. Halbuki, Allah'a mekan isnad edilemeyeceğini zira, bu durumda göğün Allah'ı (haşa) kuşatmış olması gerektiğini söyler. Bu sebeple Allah'ın mekandan münezzeh olduğunu ve bu ayetin zahiri manası ile alınamayacağını (müteşabih olduğunu) ekler. Bunu şu ayetin de teyid ettiğini belirtir;

… قُلْ لِمَنْ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ قُلْ لِلّٰهِۜ

(Onlara) Göklerde ve yerde olanlar kimindir? diye sor. «Allah'ındır» de…[6]

F.Razi, "Göktekinin" ifadesinin bir kaç manaya gelebileceği üzerinde durur.

1.Göktekinden, “Allahın azabından” emin mi oldunuz? manasına

2.Cahiliye Araplarının bir tanrıyı kabul ettiklerini, ancak bu tanrının “gökte” olduğuna inandıkları için bu ayetin onların batıl inançlarına vurgu yaparak “Gökte olduğuna inandığınız”  manasına

3.“Allahın saltanatı, mülkü, kudreti” manasına gelebileceği, “gök” kelimesinin ise Allah'ın kudretini yüceltmek için olduğunu

4.“Azapla görevli melek” yani Cebrail (as) manasına olabileceğini belirtir.

Şu ayet, Allah'ın “semadaki orduları”nı  belirtmesi bakımında dikkat çekicidir.

وَلِلّٰهِ جُنُودُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ وَكَانَ اللّٰهُ عَز۪يزًا حَك۪يمًا

Ve Allah'ındır göklerin ve yeryüzünün orduları ve Allah, üstündür, hüküm ve hikmet sahibidir. Fetih.7

Bu taktirde “orduları gökte bulunan zat” manası bu ayetin işaretine uygun manadır.  

F.Mesele.2. Allah’ın  Azabından Emin Olmak Mümkün mü?

… ءَاَمِنْتُمْ

 emin mi oldunuz?

   Bu ifade, normal şartlarda alışık olduğumuz emniyet ve selametin esasında Allah'ın iznine tabi olduğunu belirtir. Allah izin verdiği sürece bu emniyet ve selamet hali devam eder. Ancak, potansiyel olarak her an bu durumu değiştirebilir ve Allah azap getirmeye, afet ve felaket (tabiat olayları ile terbiye etmeye) kadirdir.

قُلْ هُوَ الْقَادِرُ عَلٰٓى اَنْ يَبْعَثَ عَلَيْكُمْ عَذَابًا مِنْ فَوْقِكُمْ اَوْ مِنْ تَحْتِ اَرْجُلِكُمْ

… اَوْ يَلْبِسَكُمْ شِيَعًا وَيُذ۪يقَ بَعْضَكُمْ بَأْسَ بَعْضٍۜ

De ki: “O, size üstünüzden (gökten) veya ayaklarınızın altından (yerden) bir azap göndermeğe, ya da sizi grup grup birbirinize düşürmeğe ve kiminizin şiddetini kiminize tattırmaya gücü yetendir.”En’am.65

Nitekim kendilerini selamette zannederek, gelecek azaba inanmayan kavmi  Hz.Nuh'tan bildirdiği azabı getirmesini istediler.

 قَالُوا يَا نُوحُ قَدْ جَادَلْتَنَا فَاَكْثَرْتَ جِدَالَنَا فَأْتِنَا بِمَا تَعِدُنَٓا

اِنْ كُنْتَ مِنَ الصَّادِق۪ينَ

Ya Nuh dediler, gerçekten de bizimle uğraşmadasın ve uğraşmanda ileri de gittin, gerçeklerdensen hadi, tehdit edip durduğun azaba uğrat bizi.[7]

Şu ayet ise, azabın hiç umulmadığı zamanlarda gelebileceğini belirtir

وَكَمْ مِنْ قَرْيَةٍ اَهْلَكْنَاهَا فَجَٓاءَهَا بَأْسُنَا بَيَاتًا اَوْ هُمْ قَٓائِلُونَ

Biz nice şehirler helak etmişiz ki azabımız gelip çattığı zaman ya geceydi; halk, uykuya dalmıştı, yahut da gündüzdü, öğle uykusundaydı, dinlenmedeydi.A’raf.4

İnkar edenlerin kendilerini selamette ve güvende görmelerinin değişik sebepleri vardır. Ad kavmi gibi kendi güç ve cüsselerine güvenmeleri.

فَاَمَّا عَادٌ فَاسْتَكْبَرُوا فِي الْاَرْضِ بِغَيْرِ الْحَقِّ وَقَالُوا مَنْ اَشَدُّ مِنَّا قُوَّةًۜ

اَوَلَمْ يَرَوْا اَنَّ اللّٰهَ الَّذ۪ي خَلَقَهُمْ هُوَ اَشَدُّ مِنْهُمْ قُوَّةًۜ وَكَانُوا بِاٰيَاتِنَا يَجْحَدُونَ

Âd kavmi ise yeryüzünde haksız olarak büyüklük taslamış, “Bizden daha güçlü kim var?” demişlerdi. Onlar, kendilerini yaratan Allah’ın onlardan daha güçlü olduğunu görmediler mi? Onlar bizim âyetlerimizi inkâr ediyorlardı.Fussilet.15

Güç ve iktidarın verdiği yalancı ve aşırı güç tevehhümü olabilir.

فَقَالَ اَنَا۬ رَبُّكُمُ الْاَعْلٰىۘ

(Firavun) Ben, sizin en yüce Rabbinizim demişti.Naziat.24

G.Mesele.3. Yeryüzü hareketleri tabiat olayları mıdır, Allah’ın fiileri midir?

  Geçmişten beridir özellikle tabiat olayları deprem ve felaketler söz konusu olduğunda materyalistlerle dini savunanlar arasında bu tartışma sürer gider. Yeryüzündeki hareketler jeoloji ilminin konusudur ve mesela bir deprem olduğunda fay hatları, biriken enerji, fay kırılması gibi ilme ait bilgilerle konu izah edilir. Deprem gibi olayların sadece bundan ibaret olduklarını ve buna metafizik bir anlam yüklenmesine gerek olmadığı iddia edilir.

   Her hadisede olduğu gibi kainattaki her olayın pek çok yönü bulunmaktadır. Olaylar sadece maddi boyuttan ibaret değildir. Her olayın bir de manevi yönü (adeta ruhu) vardır. Mesela, bir fakire para verseniz olayın maddi boyutu elinizin cebinize giderek parayı kavraması, sonra cepten çıkarak fakire uzanması ve elinizin gevşeyerek parayı bırakmasıdır. Bu sırada sinirler, kaslar, tendonlar çalışır. Olayın biyokimyasal boyutunda ise adrenalin, serotonin, asetilkolin gibi pek çok mediatör madde bu kas ve sinirlerin çalışmasını sağlamaktadır. Olayı sadece bununla sınırlı tutarsanız, sizin bu mekanizmaları çalıştırmaktaki esas manayı görmemiş oluruz. Aslında siz o fakire yardım etmek için bu mekanizmaları işletmişsinizdir. Yani olayın görünürdeki sebebi sizsiniz. Gerçek sebep ise ise sizde o olayla ilgili kuvveti yaratan Alah'tır. Ancak fizyoloji ilmi gerçek sebep (müsebbibül esbab) olan Allah ile ilgilenmez ve sizin bu niyetiniz de fizyolojinin konusu değildir. Bu olayda anatomi, fizyoloji, biyokimya gibi çeşitli boyutlar vardır. Ama metafizik olarak da bir mana vardır. Bu mana, fakire sadak verilmesidir. Bir kişi tabanca ile öldürülmüş olsa, hukuk işte bu mana ile ilgilenir ve olayın kasıtla mı yoksa kaza ile mi olduğuna göre hüküm verir. Halbuki fizik olarak tabanca ile ölümlerde olay hep aynıdır.

   İşte deprem gibi olaylar da böyledir ve olayın hem jeofizik hem de manevi boyutları vardır. Fay hatları ve enerji elbette vardır. Ancak bunları hareket ettiren bir sonsuz kudret de vardır. Bu kudretin bu olaylardan bir kasdı da vardır. İşte Kur’an ayetleri zaman zaman olayların maddi yönüne, zaman zaman da bu manalara dikkat çeker.

   Yeryüzünün iskana elverişli olması için yeryüzü katmanları önce birbirine doğru kayarak üst üste gelmişler, kuvvetli kısmı dağları ve daha zayıf kısımları ise aşağı doğru dağların yeraltı uzantılarını oluşturmuşlardır.  Bu durum, adeta bir kazığın yere çakılmasını çağrıştırır.

وَالْجِبَالَ اَوْتَادًاۖ

Dağları da birer kazık kılmadık mı? [8]

Oluşan bu dağ yapısı kompleksinin de ayrıca “izostazi” denilen yeryüzü statiğini (dengesini) sağlamada rol aldıkları tespit edilmiştir.[9] Bu durum da mucizevi şekilde Kur’anda belirtilir.

… وَجَعَلْنَا فِي الْاَرْضِ رَوَاسِيَ اَنْ تَم۪يدَ بِهِمْ 

Arzda da onları çalkalar diye baskılar oturttuk…

Yeryüzünde onları sarsmasın (süratle dönen Dünya’nın dengesi bozulmasın) diye, sabit dağlar yarattık…[10]

Bu ayette, yeryüzünde denge unsurları yaratıldığından bahseder. Bunlar arasında değişik unsurlar olmakla birlikte dağların daha yoğun olan yerin altına uzanan kısımları da vardır.

İşte Kur’an ayetleri hem dağlardan, hem de (zımnî olarak) yeyüzünün çalkalanması ve izostaziden söz eder. Bu suretle, yerkabuğu hareketlerinin ilmi yönün bir kısmından bahseder. Ayrıca şu ayette yerkabuğunun hareket halinde olduğundan açıkça bahseder;

… وَتَرَى الْجِبَالَ تَحْسَبُهَا جَامِدَةً وَهِيَ تَمُرُّ مَرَّ السَّحَابِۜ

Dağları görürsün, onları hareketsiz sanırsın. Hâlbuki onlar bulutların geçişi gibi hareket ederler….Neml.88

Başka ayetlerde ise yer olaylarının bir diğer yönü olan manevi boyutundan bahsederek bu olayların müsebbibini, olayların tesadüfen ve başıboş olmadıklarını nazara verir.

فَجَعَلْنَا عَالِيَهَا سَافِلَهَا وَاَمْطَرْنَا عَلَيْهِمْ حِجَارَةً مِنْ سِجّ۪يلٍۜ

Biz, onların şehirlerinin üstünü altına geçirdik ve üzerlerine de balçıktan pişirilmiş taşlar yağdırdık.Hicr.74

Bu ayetteki tabiat olayları şiddetli deprem, heyelan gökten meteor vb. yağması gibi olayları hatırlatsa da olayın gerçek müsebbibi olarak Allah Teala nazara verilmiştir. Zaten kainatta Allahın bilgisi ve izni dışında bir şey gerçekleşmez.

وَمَا تَسْقُطُ مِنْ وَرَقَةٍ اِلَّا يَعْلَمُهَا وَلَا حَبَّةٍ ف۪ي ظُلُمَاتِ الْاَرْضِ …

 وَلَا رَطْبٍ وَلَا يَابِسٍ اِلَّا ف۪ي كِتَابٍ مُب۪ينٍ

…Hiçbir yaprak düşmez ki onu bilmesin. Yerin karanlıklarında da hiçbir tane, hiçbir yaş, hiçbir kuru şey yoktur ki apaçık bir kitapta (Allah’ın bilgisi dâhilinde, Levh-i Mahfuz’da) olmasın.En’am.59

Olayın maddi ve manevi her iki yönü de doğrudur.  Fiiller esasında Allaha aittir ve O yaratmaktadır. Allah'ın bu olayları gerçekleştirmesi de bir amaca yöneliktir.

H.Mesele.3. Allah’ın  Azabının Sebepleri

Maddî Azabın (deprem, yere batırma vb) sebepleri, (kazanma yönüyle) insanların çeşitli suçlar işlemesidir

مَٓا اَصَابَكَ مِنْ حَسَنَةٍ فَمِنَ اللّٰهِۘ وَمَٓا اَصَابَكَ مِنْ سَيِّئَةٍ فَمِنْ نَفْسِكَۜ...

Sana gelen iyilik Allah’tandır. Başına gelen kötülük ise nefsindendir...Nisa.79

Ancak, Allah iman edip şükredenlere azap edecek değildir.

مَا يَفْعَلُ اللّٰهُ بِعَذَابِكُمْ اِنْ شَكَرْتُمْ وَاٰمَنْتُمْۜ

Eğer siz iman eder ve şükrederseniz Allah size niçin azap etsin? ..Nisa.147

Mülk.18nci ayette Yere batırma ile ilgili olarak bu hadiselerin sebebinin insanların Allah’ı inkar etmelerinin (ayetleri, dini ve peygamberleri yalan saymanın) bir sonucu olduğu belirtilir.

Kur’anın değişik ayetlerinde ise azap sebeblerinden zulüm;

وَتِلْكَ الْقُرٰٓى اَهْلَكْنَاهُمْ لَمَّا ظَلَمُوا وَجَعَلْنَا لِمَهْلِكِهِمْ مَوْعِدًا۟

İşte zulmettikleri için helak ettiğimiz bunca şehir ve biz, onların helaki için de mukadder bir zaman tayin etmiştik.Kehf.59

Bir hadiste helak sebebi olarak Adaletsizlik;

Ey insanlar! Sizden öncekiler, eşraftan biri hırsızlık yaptığı zaman onu cezâlandırmadıkları, zayıf biri hırsızlık yaptığı zaman ise ona hemen had tatbik ettikleri için helak oldular. …Müslim.Hudud.13

Bir ayette kulların Günahları;

وَكَمْ اَهْلَكْنَا مِنَ الْقُرُونِ مِنْ بَعْدِ نُوحٍۜ

 وَكَفٰى بِرَبِّكَ بِذُنُوبِ عِبَادِه۪ خَب۪يرًا بَص۪يرًا

Nuh'tan sonra nice toplulukları helak ettik. Rabbin, kullarının suçlarından haberdardır, görür onları ve bu, yeter.İsra.17

Bir ayette Şirk;

فَلَا تَدْعُ مَعَ اللّٰهِ اِلٰهًا اٰخَرَ فَتَكُونَ مِنَ الْمُعَذَّب۪ينَۚ

O halde sakın Allah ile beraber başka tanrıya kulluk edip yalvarma, sonra azap edilenlerden olursun!  Şuara.213

Bir başka ayette Sapıklıklar;

وَلَقَدْ رَاوَدُوهُ عَنْ ضَيْفِه۪ فَطَمَسْنَٓا اَعْيُنَهُمْ فَذُوقُوا عَذَاب۪ي وَنُذُرِ

Onlar Lût'un misafirlerine karşı kötülük yapmayı planlamışlardı. Hemen biz onların gözlerini silme kör ettik. «Haydi azabımı ve uyarılarımı tadın!» (dedik).  Kamer.37

Belirtimiştir. Bir hadiste, ahir zamanda depremlerin çoğalmasının bir dizi fitneleri takip ederek gerçekleşeceği belirtilir;

Davası (inancı) aynı olan (müslüman) iki grup birlikte savaşmadan ve büyük bir katliamın olmadan, her biri Allah'ın elçisi olduğunu iddia eden otuz kadar yalancı deccal gönderilmeden, ilim esirgenmeden, depremler çoğalmadan, zaman kısalmadan, ayrılıklar çıkmadan ve çok fazla herc (öldürmeler) olmadan kıyamet kopmayacaktır. ..

Buhari ve Müslim.Mişkat el Mesabih.5410.Kitap 27 Fiten.32

I.Dersler

  • Allah'ın semada ve arzda orduları vardır ve semadaki orduları ile yeryüzünü tarümar edebilir

  • İnsanların günah işleyip dururken Allah'ın azabından emin olmaları boşunadır

  • İnsanları Allah'ın azabından güç, kudret ve iktidarları kurtaramaz

  • Allah'ın azabı insanların işleyip durdurkları günahlar sebebiyledir

  • Allahın azabının (manevî) sebepleri inkar, zulüm, adaletsizlik, şirk, sapıklıklar ve çeşitli günahlarıdır

Allah cc Tüm insanlığa iman edip şirkten, sapıklık ve günahlardan korunmayı, Ümmet-i Muhammed'e şirkten, adaletsizlik ve zulümden kaçınarak Allah'ın azabından emin olmayı nasip eylesin.

Selâmetle...


[1] Abdulbaki Gölpınarlı Meali

[2] Abdullah-Ahmet Akgül Meali.

[3] Kur’anı Mecid ve Tefsirli Meali Alisi

[4] Mülk.15.D.İ.B.

[5] Mülk.17-18. Abdulbaki Gölpınarlı Meali

[6] En’am.12 DİB

[7] Hud.32. Abdulbaki Gölpınarlı Meali

[8] Nebe.7

[10] Enbiya.31

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page