Medeniyetlere Dinin Etkisi
- Editör
- 4 Nis
- 2 dakikada okunur
Bismillahirrahmanirrahim
Geçmişte ve günümüzde Medeniyetlerin özünde açık veya gizli olarak değişik şekillerde "Din" kavramının etkilerini görürüz. Aslında ilk insan olduğuna inandığımız Hz.Adem (as) aynı zamanda ilk peygamberdir ve hakiki manada ilk medeniyet tasavvuru da tabii olarak onun vasıtası ile şekillenmiştir. İnsanlığın ilk insan ve Peygamber vasıtası ile şekillenmesi, bu arada nüfusun gittikçe artması ile toplum teşekkülü ve hem sayı hem de keyfiyet itibari ile yeni yeni sosyolojik ve kültürel oluşumlar…
Günümüzde Toplum ve Medeniyetler ile ilgilenen çeşitli bilim dallarına mensup bazı kişiler, Toplum bilimciler, Sosyologlar, vb. (bir kısmı) din ve toplum ile ilgili çeşitli konuları gündeme getirseler dahi din olgusunun toplumun kurucu fonksiyonu olduğunu çoğu zaman yeteri kadar vurgulamazlar, hatta kimi zaman da görmezden gelirler. Gerçekte bu durum, dine bakış ile ilgilidir. Toplumlara empoze edilen çoğunlukla şudur; “Din Allah ile İnsan arasındaki bir durumdur, gizli ve sır olarak kalmalıdır ve Toplumdaki gerçeklikler çoğu zaman din ile örtüşmezler” “Din kuralları ayrı, toplum kuralları ayrıdır” o halde ayrı ayrı değerlendirilmelidirler ve ayrı kulvarlarda yürümelidirler. Sanki toplumun ihtiyaçlarını ve tâbi olunması gereken kuralları, o toplumu yaratandan (Haşa) daha iyi biliyorlar!…
Halbuki, günümüz toplumlarına bu gözle bir bakacak olsak, mesela günümüz Batı medeniyeti, çoğunlukla Katolik öğreti üzerine kuruludur. Oxford, Cambridge üniversitelerinin temeli kilisedir. İsrail zaten bir din devletidir ve kanunları dini inançlarına yani kendi şeriatlarına göredir. İran ayni şekilde “Şia-Oniki imam” inancı üzerine kurulu bir devlettir.
Ülke yönetimlerinin medeniyet tasavvurlarını yansıtan dış politikalarının da hep dini prensipler üzerine kurulu olduğunu görürüz. İsrail’in arz-ı Mev-ud stratejisi Yahudi inancının gereği olduğu gibi Büyük Ortadoğu projeleri, Arap “Baharları” adı altında işlenen fesatlar da geçmişteki haçlı seferlerinin günümüzdeki versiyonlarıdır. İslam alemine kan ağlatan geçmiş dönemlerdeki mutad haçlı seferlerini zaten hatırlatmaya bile gerek yok…
Medeniyetlerin gelişmesi ve medenî olma yolunda sadece pozitif pilimsel kuralları dikkate aldığını söyleyen ve islam dininin toplumlara sağladığı müthiş katkıları önemsemeyenler, nasıl bir dünyada yaşadıklarına dönüp şöyle bir bakmalılar. Bugün pek çok Batılı ülke, İslamı kabul etmediği halde islamî kural ve prensipleri yönetimlerinde uygulamaktadırlar. Hukuk sisteminde, “suçun şahsiliği”, “herkesin hukuk önünde eşit olması”, “Masumiyetin esas olması” gibi hususlar, hep İslamın topluma kazandırdığı prensiplerdir. Ticaret hukukunda “senet” olayı, Kur’anda uzunca şekilde anlatılmıştır. Bugün ABD, cinayet olaylarında “Kısas” sistemine benzer cezaları uygulamaktadır. Örnekler çoğaltılabilir...
Asıl vurgulamak istediğimiz, bize bahşedilen paha biçilmez hazinenin kıymetini bilmeyişimizdir. Bizler kendimize ait prensipleri görmezden gelirken başkaları bunların pekala farkındadır. Kimsenin müslümanlara (Teorik Olarak) medenilik taslamaya hakkı yoktur. Ancak bizde de bu uğurda gerekli olan gayret ve stratejinin var olduğu söylenemez.
Bugün bütün toplumların İslam'ın Medeniyet tasavvuruna ihtiyaçları hiçbir asırdaki ile kıyaslanamaz. İslam dışı odakların Medeniyet anlayışları ile insanlığı getirdikleri yer, korkunç bir noktadır. Hem kendilerini, hem de tüm insanlığı maddî-manevî ateşe atmak istemektedirler. Halbuki, ileri bir medeniyet kurmak için İslam'dan kaynaklanan prensipler yeter de artar bile. İnşallah insanlık bu durumu keşfetmekte çok geç kalmaz…
Selâmetle...
Yorumlar